TARİKAT NEDİR?

Hamd, göklerin ve yerin nuru olan Allah’a, Rahman’a, salât ve selam kıyamet gününde övgünün sancaktarı olan sevgili Seyidumuz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e, kurtuluş onun ailesi ve ashabının üzerine olsun.Manevi Eğitim Yolu olan Tarikatı Karkariye, kulu İhsan makamına ulaştırmayı hedefler, böylece kul ibadet ve marifette kendini gerçekleştirebilir: “Allah’a O’nu görüyormuş gibi ibadet edesiniz diye” [Sahih-i Buhari], yolda (suluk) ve ilahi bilgide (ma’rifa), tüm hayatı yalnızca Alemlerin Rabbi olan Allah için olana kadar… ve bu nedenle her zaman Kur’an ve Sünnete uymak sâlik için olmazsa olmazdır. Çünkü biz, Şeriat’ın her yasasının ardında, kulun Rabbine dönmesini ve O’ndan başka her şeyi unutmasını sağlayan manevi bir sır ve bir Işık yattığına inanıyoruz. Ancak bu, Allah ﷻ’ın şu sözüne uygun olarak, her yol gösterici için uygun çareyi reçete edecek olan eğitici bir Şeyhi takip etmekle mümkündür: “Rahmân’dır, öyleyse O’nun hakkında bilgili (uzman = kebîr) birine sorun” [Fürkân Suresi, ayet 59]. Böylece sâlik, Allah’a ibadete nefsiyle değil, ruhuyla girecek; nefsi arınacak ve asil karakterlerle bezenecek, ilahi olana arzusu artacak ve Yaratıcı’ya daha da yaklaşacaktır.
Tarikatı Karkariye, Muhammedî Nur’un aktığı bir yoldur ve bu, dindar selefleri (selef) zamanımızın insanlarına bağlayan aktarım zincirinin gerçekliğinin kanıtıdır. Bu yolun nakil zinciri, diğerlerinin yanı sıra imam Ebu Hasan eş-Şedili (Allah ondan razı olsun) aracılığıyla Sevgili, Seyiduna Muhammed’e (sallallahu aleyhi ve sellem) kadar uzanır. Nakil zinciri bu mübarek topluluğa özgüdür… Nitekim İmam Abdullah ibn-i Mübarek, “Nakil zinciri (İsnad) dinin bir parçasıdır ve eğer İsnad olmasaydı, herkes istediğini söylerdi” demiştir. Allah’a giden yolda bir nakil zincirinin geçerliliğinin işaretlerinden biri, söz konusu yolun içinde Muhammedî Nur’un akmasıdır. Kendini bu tür bir aktarım zincirine bağlayan herkes, Rab’den sürekli yardım ve Işığının vizyonunu elde eder… Işıktan yoksun zincire gelince, kişinin manevi eğitim olmadan kutsamaları çekmesine izin verir.
Buna ek olarak, Tarikatı Karkariye’nin özelliği söz (akval), amel (af’al) ve hal (ahwal) yoluyla Sünneti takip etmenin yanı sıra manevi açılıma (fath) hızlı bir şekilde ulaşmakta yatar. Gerçekten de bu yolda talip manevi açılımı hızlı bir şekilde ve yalnızca Allah’ın lütfuyla elde eder. Bu kutlu yolun başlangıcı, Tevhid-i Cem’in anlamını bilmek için kendini Sevgili’nin Nuruna söndürmektir ve sonu Allah’ın Yüce İsmini (İsm-i A’zam) bilmekten başka bir şey değildir. Yol, kendinden geçme (cezbe) ile yol (süluk) arasında, yok olma (fena) ile rızık (beka) arasındadır, öyle ki talip aynı anda hem yok olma hem de rızık (beka) halindedir. Bu yoldaki yükseliş, İsm-i Cami’nin çeşitli derecelerindeki yükseliş gibi sonsuzdur. Bu yol çeşitli ekolleri bir araya getirir ve her talip onda susuzluğunu giderecek bir kaynak bulur, çünkü bu yol doğrudan görüş yoludur. Şeyh Sidi Muhammed Fevzi el-Karkari (Allah sırrını takdis etsin) bu konuda şöyle der “Bizim tarikatımız uyanmış görüşün tarikatıdır; kim görmezse, ben onun şeyhi değilim ve o da benim müridim değildir”.
Bununla birlikte, bu yolun temel amacı insanları Allah’a ulaştırmak ve doğrudan görüş yoluyla O’nun Bilgisine erişmek ve aynı zamanda insanlık arasında sevgi ve barışı teşvik etmektir. Dolayısıyla bu yol, yaratılan ile Yaratan’ı barıştırmak için bir araçtır. Amacı aynı zamanda müridi tutku ve egonun (nefs) zincirlerinden kurtarmaktır… ancak tüm bunlar müridin bu tarikatın temel kuralı olan kendini alçaltıp başkalarını yüceltme kuralını kendisine uygulaması halinde mümkündür. Kim kendi benliğini alçaltırsa, kim başkalarını mükemmel görürse, kötülüklerinin azaldığını ve faydalarının arttığını görecektir, ayrıca Işığının yoğunlaşacağını da fark edecektir.