ONUN EĞITIM YAKLAŞIMI
Onun tarikatını ve eğitim tarzını tam olarak tarif edemedim. Tarikatının ilkelerini rafine edenin Şeyh’in kendisi olduğu kesinliği ile onun tarikatını kendi sözleriyle anlatmaya çalışacağım.
Yolunu belirleyen kendisidir ve bu nedenle istediği zaman değiştirebilir. Kendisiyle yol arkadaşlığım sırasında buna zaten şahit oldum. Gerçekten de onun ruhani eğitimi talibin durumuna göre değişir. Her bir talibe verdiği eğitim, onun sınırlarını göz önünde bulundurmanın yanı sıra ona uyum sağlayacak şekilde tasarlanmıştır.
Bu da bize onun bir mürit değil, bir yenileyici olduğunu göstermektedir. Eğer bir mürit olsaydı, şeyhinin yöntemlerinden hiçbir şey değiştirmezdi. Onun yolu, süluk ile cezbe arasındaki birleşmedir.
Coşku, Sevgilinin Işığı sayesinde kalplerin yaşadığı coşku anlamına gelir; bu Işık onları Sevgilinin huzuruna doğru çeker. Bu, Fakir’in farkında olmadığı bir coşkudur çünkü inceliklidir ve onunla birlikte En Tatlı’nın çok ihtiyaç duyulan yardımı gelir. Onun tarikatının Celâl ve Cemâl’in bir bileşimi olduğu söylenebilir.
Ayrıca görülecektir ki Şeyh, Fakir’i daha yola ilk adımını attığı andan itibaren, fazla bir çaba ya da amel üretmeden görüş makamına (Müşahede) yerleştirir. Bu, Şeyh’in cömertliğinin bir özelliğidir. “Bizim tarikatımız basiret tarikatıdır, kim görmezse ben onun şeyhi değilim, o da benim müridim değildir” derdi. Bunlar zaten kalbi Allah ile dolu olan bir insanın sözleri. Böyle şartlara ve standartlara sahip şeyhlere rastlamak çok nadirdir, çünkü eski şeyhler kendi virdlerini okuyan ya da meclislerine katılan herkesi mürit olarak kabul ederlerdi.
Şeyhimiz vizyonu, yoldaşlığının doğruluğunun işaret kanıtı haline getirmiştir. Çünkü onu en başından itibaren müridin kalbine yerleştiren odur. Müridin yegâne vazifesi zikir ve aşk ile onu muhafaza etmektir, çünkü Şeyhimizin dediği gibi “İhsan ilmi kadar sır perdesine karşı kulun burağıdır”. İlk adımı marifet olan bir tarikatın varış noktası ne olabilir? Başlangıcı Allah’ın her yerde olduğunu anlamak olan bir tarikatın sonu ne olur? Başlangıcı Efendimiz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in nurunun yoldaşlığıdır, sonu da ey Allah’ın kulu, derin manaların keşfidir.
Şeyh, her bir Müridi, İlahi İsim “Annur “un huzurunda, Allah’ın sıfatları aracılığıyla Allah’ın eşsizliğini tadacak şekilde Allah’ın bilgisinde hedefine ulaştırmayı kendisine görev edinmiştir. Halvet aşamasından sonra evrensel sırra erişir. Evvel ve Ahir’in, Zahir ve Batın’ın manalarının âlimi olur. Böylece mutluluk iksirine, başarıya ulaşır ve sevilenler arasında sayılır. Şeyh, Mürid’i hayret verici ve şaşırtıcı bir şekilde böyle eğitmeye başlar. Bir sırdan diğerine evrilir ve Mürid her sırda belirli bir zaman geçirir. İki görev vardır; Gerçek Olan’a karşı bir görev ve yaratılmışlara karşı bir görev. Gerçek Olan’a karşı görevi, her şeyde O’nun gücünü görmektir. Yaratılanlara karşı görevi ise her durumda iyi ve nazik davranmaktır. Şeyhimiz bu yolda her şeyi bilgece bir araya getirmiştir ve sadece birkaç kelime söylemesine rağmen, bol miktarda anlam vardır. Bu yol şeriatın hakikatlerini içerdiği gibi Allah’a ve Yüce Hakikate giden yolu da içerir. Diyor ki: “Kendini alçalt ve başkalarını yücelt”. Öyleyse bunu anlayın!